6.12.2013

J. M. Coetzee / Utanç

    

     Yaptığınız şeyin bir suç olduğunu bildiğiniz halde ondan pişmanlık duymayacağınızı hissederken yapmaya devam eder misiniz? 
     Sonunda utanç veya pişmanlık duymadığınız halde sizden özür beklenirse kayıtsız şartsız suçu ve cezayı kabul edip çekip gider misiniz? 
     Daha sonra kızınızın ve sizin başınıza bir bela-dram geldiğinde bundan sorumlu insanların utanç veya suçluluk hissetmediğini gördüğünüzde ne hissedersiniz?
     Kitapta bu sorular karşısında bir adamın yaptıkları var. Beğendiyseniz kitabi alin, okuyun. Bunun dışında tecavüz, Afrika'daki ırksal konular, kadın erkek ilişkileri, kisinin değişimi gibi bir çok şeye de değiniyor, göndermeler yapıyor. Ben tavsiye ediyorum, düşündürücü. 
     

     Bundan gerisi spoiler, söyleyeyim.

     
     Kitabın baş kahramanı David Lurie' yi ben çok sevmedim. Kendisi bir öğrencisiyle ilişkiye girdiği için üniversiteden ihraç ediliyor. Ama asıl kızdığım kızı Lucy idi. Afrika'da ıssız bir çiftliği var tecavüze uğruyor, babası ordan gitmekte ona ısrar ediyor ama Lucy inatçı. En sonunda da kendisine tecavüz edilmesine göz yuman adamın 'Ben onunla evlenirim' korumasını kabul ediyor. Çünkü orada beyaz bekar bir kadının güvende olması mümkün değilmiş, kendisiyle evlenmezse başı belaya girermiş diyor zaten 2 karısı olan adam.. Laf Lucy'i anlamamaya gelmişken dehşete düşürücü şu alıntıyı yazayım. Tabi ki Lucy'den:
     'Ama bu işe başka bir açıdan bakılamaz mı David? Burada kalmanın karşılığı.. karşılığı olarak ödenecek bedel ya bu ise? Belki işe bu açıdan bakıyorlardır; belki de ben de böyle bakmalıyım. Benim sahip olduğum şeyler olduğunu düşünüyorlardır. Kendilerini de vergi toplayacılası,alacak toplayıcısı olarak görüyorlardır. Burada, para ödemeden yaşamaya hakkım yoktur. Belki de böyle düşünüyorlardır.'
     David Lurie bütün olan bitenleri sindirmeye çalışırken daha önce hissetmediği utanç duygusunu yaşıyor. Kendisi direk sorumlu kişi olmasa da yaşananlar karşısında sanırım duyduğu bu. Ne kadar değişemeyecek bir insan olduğunu iddia etse de değişiyor David, kadın zevki değişiyor -mecburen de olsa-, yapmayacağı işler yapıyor, yazdığı operayı değiştiriyor ve aslında tüm bu yaptıkları yaşadıklarının bir özeti. Ve ölü köpeklerin olmayan onurunu kurtarmaya çalışırken kendi onurunu kurtarmaya çalışıyor. 
     Lucy'nin tecavüz hakkındaki alıntısını paylaşmıştım, David'in de çalınmış arabası hakkında düşündükleri de kendini rahatlatmak için benzer ama en azından kadınları aynı kefeye koymamaya çalışıyor. 

    'İnsanın bir şeylere sahip olması çok riskli: bir arabaya, bir çift ayakkabıya, bir paket sigaraya. Yeterli şey yok, arabalar yetersiz, ayakkabılar yetersiz, sigara yetersiz. İnsan çok, mal az. Olan şeyler dolaşıma girmeli, böylece herkes bir günlüğüne mutlu olma fırsatı bulabilir. Kuram bu işte; kuramı uygula, getirdiği rahatlıkları kullan. İnsanların kötülüğü olmayacak; yalnızca büyük bir dolaşım sistemi olacak, acıma ya da terör bu sistemi etkilemeyecek. Bu ülkedeki yaşam böyle görülmeli, yani şematik açıdan. Yoksa çıldırır insan. Arabalar, ayakkabılar, bir de kadınlar var. Bu sistemde kadınlara ve onların başına gelenlere de bir bölme ayrılmalı.'
     
    Değişik bir kitap.. Bazen insanı çok kızdırıyor.. Daha söylenebilecek çok şey var ama zaten fazlasıyla uzun bir yazı oldu. Diğer okuyanlarla yorumlarda buluşalım :)

    Sevgiler..

Dip Not: Bu kitabın bir de filmi varmış.. Hem de başrolde pek sevgili John Malkovich varmış. En kısa zamanda izlenesi..

5.12.2013

Benim de artik bir kitap kulübum var ♥

Uzun aradan sonra Merhaba,

Döndüm çünkü size söyleyecek güzel bir haberim var.
Ama başlıkta hemen söyledim zaten, işte böyle de beceriksiz bir blogger'ım :)

3 kişilik, ufacik tefecik içi dolu sevgicik bir kitap kulübü .

Ilk kitabımızı okuduk ve bulusmamızı da yaptık ki, çok güzel geçti.

Kitabımız J.M.Coetzee'den Utanç idi. Ilk defa okudugum bir yazar, aslinda kitabi bitirince degil de kulüp toplantımızdan sonra sevdim kitabı.  Velhasıl kulüp amacina hizmet etti :)
Kitap hakkinda ayrı bir post yazacağım.

Sevgiler ♥

17.12.2012

31.07.2012

Hayat cheesecake yapinca guzel:)

Bu ramazanda hic bir iftar aksamini boyle iple cekmemistim.
Orucumu seninle acabilirim guzeller guzeli cheesecake'im:))

10.06.2012

It's a wonderful life!


Fırından yeni çıkmış bir yazı resmen bu, çünkü filmi izleyeli daha 5 dakika olmadı.

O kadar güzel bir film ki işte, uzun süredir bloğa yazmamama rağmen 'hemen bu filmi paylaşmalıyım' düşüncesi uyandırdı bende ve işte karşınızdayım :)

Film hakkında çok çok fazla söylemeyeceğim ama izleyebilen herkes izlesin. İnsanın içini sıcacık yapan klasik bir film işte.

Ama o Donna Reed yok mu o. Beni benden aldı, özellikle yılbaşı gecesi hem çocuklarına müşfik anne, sevgi dolu eş ve de güzel siyah elbisesini giyen güzel,bakımlı kadın. Bayıldım kız sana, bir de ne kadar iyisin. Anca filmde olur zaten o kadarı da :))

1946 yapımı siyah-beyaz bir film. İzlenecek filmler listesine bir çizik daha atmış oldum böylece.
Okuldaki eğitim-öğretim sezonunu da kapatmış olduğumdan mütevellit daha sık karşınızda olacağım :)
özlemişim burayı..

29.04.2012

'VOOWW' dedirtmedi.

Geçen hafta The Vow filmini izledim.
Bence keyifli vakit geçirmek için izlenilebilecek bir film olsa da nedense çok beğenmedim.

Onun yerine daha izlenesi romantik başka ne var derseniz; 'One Day' filmi çok güzeldi mesela.



Küçüktüm bu filmi izlediğimde, belki de o yüzden hala çok severim.
Serendipity..



Bir de, romantizmden ziyade değişik bir film olan 'He loves me, he loves me not' var.
Çok akıcı olmasa da, sonu dehşete düşürmüştü beni :)


Ve ben, tutanak yazmam gerekirken burda post yazıyorum.
Üniversite yıllarımı hatırladım :))